Ayvaini Mağarası
Sanırım seksenli yıllardı. İki arkadaş Dorak köyüne
bir gezi planladık. Hazinesi ile ünlenmiş
bu köyü görmeyi ve bilgi almayı amaçlamıştık. Uluabat gölünün doğu
ucunda yüksekçe bir yerde kurulu Dorak köyü bizi çok etkilemişti. Doğası güzel
olan bu yerde tarihinden hiçbir iz bulamamıştık. Biz de başka yerleri keşfe
çıktık. Dorak köyüne yakın Ayva köyüne geldik. Burada bir mağara bulunduğunu
biliyorduk. Ama ne yazık ki hiç görmemiştik. Köylülerle yaptığımız kahvehane
sohbetinde bize mağarayı gösterebileceklerini belirttiler. Bizde yanımıza bir
köylüyü alarak mağaraya doğru yol aldık. Mağaraya ulaşmamız biraz zor oldu.
Ağaçları aşarak hafif bir kaya tırmanışı yaptık. Yeşilliklerin arasından
koskocaman mağara ağzını gördüğümüzde tüm zorlukların ve çabanın boşa
olmadığını bizi saran o hazdan anlamıştık. Gerçekten çok etkileyici bir
manzaraydı. Yaz ayları olduğu için içinden akan su oldukça azalmıştı. Daha
sonra mağaranın içine doğru yürüdük. Fakat yanımızda ekipman olmadığı için
fazla bir yol katedemedik. Bu kadarı
bile bizi çok etkilemişti. Sonra yıllar geçti ve olanaklar ülkemizde
fazlalaştı. O yıllarda gerekli ekipmanı bulmak neredeyse imkansızdı.
Ayvaini mağarası Türkiye’mizin en uzun dördüncü
mağarası. Uzunluğu 5,5
kilometre . Pınargözü-Isparta, Tilkiler-Antalya ve
Kızılelma-Zonguldak mağaralarından sonra Ayvaini mağarası geliyor. Mağaranın
iki girişi bulunuyor. Üst Jura-Alt Kretase
dönemlerinde kireçtaşları içinde
yatay olarak gelişmiş bir mağara Ayvaini. Bir düden mağarası olan Ayvaini kapalı
bir havzanın boşalımını sağlıyor. Mağaraya giren sular, derinliği 0,5 – 4 m . arasında değişen damlataş havuzları ve
göllerden geçerek, 290 m .
kotundaki kaynak ağzından yeniden yüzeye çıkarlar.
Ayvaini Mağarası’nın en karakteristik özelliği şekil olarak
büyük bir yerköprüyü andırması ve damlataş havuzları veya
göllerin üzerine sarkan kısa boylu, ancak kalın, beyaz renkli sarkıtlarıdır.
Yüzbinlerce yıllık bu oluşum insanı hem korkutuyor hemde heyecana sürüklüyor.
Mağarayı dolaşırken adrenalinizin yükseldiğini ve karşı konulamaz bir heyecana
kapıldığınızı görüyorsunuz. Bir de mağarada yaşayan yarasaları unutmamak gerek.
Kalabalık bir yarasa topluluğu yaşıyor mağarada.
Mağaracılık günümüzde artık bir bilim dalı. Speleoloji adıyla biliniyor. Mağaracılık ile ilgili
ilk kayıtları M.Ö.220 yıllarında Çinliler tutmuş. Arkeolojik kayıtlı en eski mağaranın
BİRLEYN mağaraları olduğu kabul edilmektedir. Dicle nehrinin Bermal çayı
kenarında yer alan mağara ile ilgili ilk yazılı belgenin M.Ö. 221 yılında Çin’de
hazırlandığı, ve Asur kralı TİGLATH PİLASER tarafından M.Ö.1100 yılında ziyaret
edilip girişine kendi portresini ve soy ağacını kazıttığı anlatılmaktadır. Daha sonraları M.S.1000’li yıllarda
dünyamızın değişik yerlerinde kayıtlara rastlanıyor. İlk mağara haritaları ise
1719 yılında Macaristan’da yapılmış. Modern speleolojiyi
kuran insanlardan biri Fransız
mağarabilimci
Eduard Alfred Martel’dir. Türkiye’de ise ilk araştırmalar Jeolog Abdullah Bey
tarafından
1869 yılında gerçekleştirilmiştir. Günümüzde üniversitelerde
kurulan birçok dernekte mağara araştırmaları yapılmaktadır.
Eğer
yolunuz buralara düşerse mutlaka Ayvaini’ne uğrayın. Yanınızda ekipmanınız
olmasa bile en azından mağaranın girişine çıkın. O gizemli havayı soluyun. Ve
kulak verin yüz binlerce yıl öncesinden gelen seslere..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder