Osmanlı
imparatorluğu aldığı şehirlere mührünü çınar ağaçları ile vurmuştur. Bütün
Osmanlı şehirlerinin ana özelliğidir bu. Şehrin her tarafından çınar ağaçları
yükselir. Kökleri toprağın derinliklerine kadar inen çınar ağacının kolları da
adeta göğü kucaklamaktadır. Osmanlı da aynı çınar ağacı gibi bu toprakların derinlerine kök salmıştır, kolları da
Anadolu’nun en ücra noktalarına bile uzanmıştır.
Osmanlı
Beyliği’nin kuruluş öyküsünde çınar ağacının izlerini buluyoruz. Osman Bey
konuk olduğu Şey Edebali’nin evinde gece uykusunda şeyhin göğsünden yükselen
ayın kendi göğsüne indiğini görür ve ayın indiği yerden bir çınar ağacı
yeşerir, hızla büyüyen ağaç, kollarıyla tüm yeryüzünü kaplar. Osman bey
rüyasını şeyhine anlatarak ondan büyük bir cihan imparatorluğunu kuracağı
muştusunu alır. Böylece çınar ağacı bir simge haline dönüşerek Osmanlı
şehirlerinin vazgeçilmez bir parçası olur.
Tüm Osmanlı
şehirleri içinde çınar ağaçlarının en yoğun olduğu kent Bursa’dır. Adeta çınar ağaçları ile
bezenmiştir. Bursa’nın eski mahallelerinde, köylerinde yol kenarlarında asırlık
çınarlar vardır. Bu çınarların bir çoğu da Osmanlı’nın kuruluşu ile yaşıttır.
Bu ağaçlardan bazıları yaşadığı mahalleye, semte adını vermiştir. Çınar
ağaçları öylesine sarmalamıştır ki bizi
bazen gölgesinde oturup çayımızı yudumlamışızdır, bazen mahallemizin
insanlarının buluştuğu bir nokta, bazen de parkta sırtımızı dayayıp
dinleneceğimiz bir yer olmuştur. Bu gün kendisi yok olsa bile ismi yaşayan
çınar ağaçlarımız vardır. Yaşayan ağaçlarımızdan bazıları çok kötü durumdadır.
Bazıları ise Belediyemizin koruma çalışmaları sonucu yaşamlarını
sürdürmektedir. Fakat bu çınar ağaçları da su ve havanın yetersizliği sonucu
beslenememekte ve gelişemeyip çürümektedirler.
Bursa’mızın en
eski çınarlarından biri kavaklı caddesi üzerindeki Kavaklı Çınarıdır. Daha
önceki yazılarımızdan birinde Kavaklı Cami’nden söz ederken değinmiştim. Eski
devirlerde çınar ağaçlarına kavak dendiği için adı Kavaklı çınarıdır. Bu gün
çok kötü durumda olan bu ağacımız yok olmak üzeredir.
Diğer eski
çınar ağaçlarımızdan biri de artık yaşamayan Duaçınarı’dır. Aynı isimli
semtimizde yakın zamanlara kadar yaşayan bu anıt ağacımız bazı yanlışların ve
doğanın acımasızlığına kurban gitmiştir. Ankara yolu çalışmaları sırasında bir
hayli zarar gören bu dev ağacımız yine de iki refüj arasında yaşamını
sürdürürken 1991 yılında bir lodos sonucu yıkılarak ömrünü tamamlamıştı. Oysa
bir zamanlar Ankara istikametinden Bursa’ya gelenleri o karşılardı. Çok da
ilginç bir öyküsü vardır. Yıldırım Beyazıd devlet ileri gelenleri ile
Ulucami’de Cuma namazı kılarken Somuncu Baba da yanlarındadır. Somuncu Baba’nın
cumadan sonra hangi kapıdan çıkacağını tesbiti için kapıya da gözcü koydurulmuş ve üçü de kendi
kapılarından çıktığını söylemeleri üzerine Sultan Beyazıd han şaşırarak Somuncu
Baba’yı bulmalarını istemiş, gözcüler Somuncu Baba’yı işte bu çınarın altında
Ulucami’yi yaptıranlara dua ederken bulmuşlar. İşte bu yüzden bu çınara Dua
çınarı denmiş.
Ulufeli çınarın
hikayesi de sanırım ilginizi çekecektir. Yıldırım Beyazıd’ın ilk erkek çocuğu
olması dolayısı ile o gün Bursa’da doğan bütün erkek çocuklarına ulufe
dağıtılmasını emretmiş ve bunun üzerine yaşlı bir kadın saraya gelerek
kendisinin de bir evladı olduğunu belirtmiş ama kimseyi inandıramayınca
görevlilerle birlikte şehrin dışındaki bir bağa gidilmiş ve yaşlı kadın
buradaki yeni çınar fidanını göstererek ‘’işte benim de oğlum bu ‘’demiş.
Padişah Beyazıd iletilen bu durum üzerine etkilenmiş ve kadına ulufe bağlatmıştır. İşte bu ağaca da
bu yüzden Ulufeli çınar denmiştir. Bu gün ne yazık ki bu anıt ağacımız da yok
olmuştur. Ama hikayesi ve adı hala yaşadığı kentte ve semtte bilinmektedir.
Yaycılar
çınarı, Dudaklı çınarı, Eskicidede çınarı, İnkaya çınarı, Ağlayan çınar,
Kiremitçi çınarı, Maskem çınarı, Halkalı çınarı ve daha ismini sayamadığımız
bir çok anıt ağacımızın öyküleri bulunmakta. Bu kısa yazımızda sadece birkaçına
değinebildik. Haftaya değişik ve haylide ilginç bir çınar ağacı öyküsü ile
karşınızda olacağız. Saygılarımla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder