Fetih Haftası Dolayısıyla
Bu hafta fetih
haftası. Bursa’nın fethinin 684. yılı kutlanıyor. Ben de bu anlamlı günde
Osmanlı padişahlarının ve yakınlarının türbelerini ziyaret etmek istedim.
Eskiden Türbeler Müzesi olarak hizmet veren bu mekan günümüzde kültür
bakanlığına bağlı Osmanlı Türbeleri olarak çalışmalarını sürdürüyor. Öyle anlaşılıyor ki, Türbeler Müzesi olmaktan
çıkartılarak sıradan Türbelerin bulunduğu
bir mekana indirgenmiş. Oysa bu türbelerin Anadolu coğrafyasında bir eşi
ve benzeri yok. Öyle ki Osmanlı Mimari örnekleri arasında da bunlar ünik (tek)
örnekler. Eskiden ziyaretçilerden küçük miktarda ücret alınırken şimdilerde
hiçbir ücret alınmıyor. Kapıda bir güvenlik görevlisi bekliyor. Ayrıca kapalı
devre kamera sistemi ile koruma güçlendirilmiş
Osmanlı
Beyliği’nin imparatorluğa dönüşüm sürecine tanıklık eden birçok isim bu mekanda
yatıyor. Muradiye Cami’nin hemen yanında bulunan türbeler büyük bir alanda inşa
edilmiş. Osmanlı dönemi türbe mimarisinin en güzel örneklerini barındıran mekanda değişik mimari biçemlerde gözleniyor.
Tuğla-taş işçiliğinin duvar örgülerinde görüldüğü türbelerde pencerelerde
vitraylar, iç duvarlarda ise çiniler ve boyalı nakışlar ile süsleme programı
doruğa ulaşıyor. Erken devir Osmanlı Mimarisi’nin ve süsleme sanatlarının proto-tipleri bu mekanlarda
oluşturulmuş. Gezerken insanın etkilenmemesi olanaksız. Bahçede servilerin ve
çınar ağaçlarının arasına birer inci tanesi gibi serpiştirilen türbeler, iç
mekanlarında turkuvaz, patlıcan moru çiniler ve yeşil-kırmızı ağırlıklı boyalı
nakışlar ile insanı ta yüreğinden sarıverip çok eskilere taşıyor. Hele
çinilerin eşliğinde vitraylardan süzülen ışık oyunları ile Osmanlı döneminin
ihtişamını yaşatılıyor.
Bu
güzelliklerin yanında türbelerin genel havası ve içinde bulunduğu durum tam bir
tezat oluşturuyor. Ne yazık ki bu muhteşem mekanı gezerken çok üzüldüm. Fetih
haftasında tarihimize karşı ilgisizliğimizi görünce irkildim. Şayet sihirli bir
el türbelere dokunup olumsuzlukları yok etmezse çok yakında sanat
şaheserlerimiz yitip gidecek. Her taraf dökülüyor. Bazı türbeler depoya
dönüştürülmüş. Ziyarete kapalı olan türbelerin camları kırılmış. Bu nasıl bir
anlayıştır ki kendisi için koca bir mirası tahrip edebiliyor. Bu yüzden iç mekanda
alçı sıvalarda tahribatlar yaşanmış, görebiliyorsunuz. Oysa bu mekanlarda
hassas bir ısı dengesi vardır ve bunun korunması gereklidir. Kündekari ahşap
kapıların durumu da hiç iç açıcı değil. Gelişi güzel zincirlenmişler. Bazıları
tahrip edilmiş. Tüm bunları görünce artık bazı şeylerin geri
döndürülemeyeceğini anladım. Bazı süslemeler
ve boyalı nakışlar yok olmuşlar. Aklıma bir de bizim yaptığımız
restorasyonlar ve bunlarda uyguladığımız kriterler gelince daha da umutsuzluğa
kapılıyorum. Gerçekten bu haftada içim
acıyor. Keşke gelip bu olumsuzlukları görmeseydim diyorum. Ağaçların gölgesinde
kuş sesleri arasında düşünüyorum bunları. Bir saatten fazla bir süre buraları
dolaştım. Bu süre içinde ne acıdır ki, hiç kimse ziyarete gelmedi. Tek
başımaydım ve gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Oysa bu hafta fetih
haftasıydı. Osmanlı beyliğinin sultanları ve yakınları burada yatıyorlardı.
Türbe gezimi
sonuçlandırmak üzere iken Muradiye Cami ile Türbeler arasında yerde yatan bir
sürü mezar taşı gözüme ilişti. Birçoğu kırıktı ve sağa sola savrulmuştu. Oysa
bu mezar taşlarına dikkatli bakan sıradan biri bile taşlardaki ince ve zarif
işçiliği görünce bu taşların önemini hemen kavrardı. Taşların arasında bazı
nadide süslemeleri ile dikkat çeken mimari parçalarda vardı. Mezar taşlarında
ve mimari parçalarda ne bir envanter nosu
ne de bir işaret bulunuyor. Bir ülke tarihini bu kadar
mı savsaklayabilir. Ona gereken önemi atfedmez. Artık
konuşmak ve yorum yapmak istemiyorum. Türbelerden ayrılırken güvenlik
görevlisi ile konuştum. Beni tek teselli eden türbelerin yakında il özel
idaresi tarafından restore edileceği oldu. İleriki yazılarımda tek tek bu
türbeleri size tanıtacağım.
Fetih
haftasında ecdadımızın miraslarına sahip çıkmamızı ve onlara gereken önemi
vermemizi diliyorum. Saygılarımla..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder