15 Aralık 2012 Cumartesi


Osmanlı Mimarisinde Bir Bursa Uslubu






Bursa şehri Osmanlılar döneminde yeni bir kimlikle karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı Beyliği’nin şehirleşme stratejisi kendine özgülüklerle doludur. Mahallelerden oluşan bir yumak ve bu yumağın merkezini oluşturan Cami, onun yanında hamam ve diğer mimari mekanların oluşturduğu bir karışım kentsel dokuyu meydana getirir. Evler bu çekirdeği kuşatarak girift bir şekilde kentsel dokuyu tamamlarlar. Daha sonraları bu merkeze bazı ekler (mesela sıbyan mektepleri ) yapılmış ve doku iyice sağlamlaştırılmıştır. Hiç kuşku yok ki şehrin ve mahallenin çekirdeği konumundaki yapı olan camilerde kendine özgü mimari yapılarıyla yukarıda söylediğimiz yargıyı kuvvetlendirecek bir özellik gösterirler. Osmanlı şehrinde şehrin merkezinde büyük ve heybetli bir selatin camisi görülür. Mahallelerde ise yapısal ve mimari özellikleri farklı olan daha ufak, gösterişsiz fakat kendi içinde estetiksel güzellikler barındıran kubbeli kübik camiler vardır. İşte yazımızın esas konusunu oluşturan da bu yapılardır.

Osmanlı Beyliği Bursa şehrini alıp Beyliğin merkezini yani başşehri Bursa yapınca mimari çalışmalarında hızla arttığı görülmektedir. İlk başkent olan Bursa’da yaratılan bu mimari yapılar kendine özgüdür. Bu özgünlüğün en önemli öğelerini ise mahallelerde gerçekleştirilen kubbeli kübik camiler gösterir. Bu yapılar sade ve gösterişten uzaktır. Cami mimari mekan olarak geniş kitleleri bünyesinde toplamak üzere planlanan yapılardır. Çok farklı malzeme ile çok farklı mekan yaratıları ile gerçekleşen cami mimarisinde ufak ölçekli ve bir mahalle nüfusunun gereksinmeleri göz önünde tutularak gerçekleşen bu tür yapıların Bursa’da yoğun bir şekilde yapıldığına tanık oluyoruz. Kubbeli kübik bu yapıların ana malzemesi tuğla ve taş oluşturmuştur. Bu malzemenin alternatif kullanımının getirdiği estetiksel özellikler bu tür mimarinin ulaştığı aşamayı belirtmesi açısından ayrıca önem taşır. Kubbeli kübik yapılarda tek bir kubbe ve onun önünde son cemaat mahalli bulunur. Son cemaat mahalli üç bölümlüdür. Bunun üzeri tonozlarla örtülmüştür. Kubbeye geçiş elemanı olarak çoğu zaman pandantifler kullanılmış olup bazen de tromp denilen geçiş elemanının tercih edildiği görülür. İç mekanda mutlak bir mihrap ve minber vardır. Bazı camilerde kadınlar mahfilinin bulunduğu gözlenmiştir. Bu tür camilerin en ilginç yerleri girişte bulunan cepheleridir. Bu cephelerde değişik düzenlemeler yapılmıştır, ve bu düzenlemeler Osmanlı Mimarisinde bir Bursa uslubunu doğurmuştur.
Bu uslubun en önemli özelliği girişin adeta bir portal, yani anıtsal giriş mekanı olarak düzenlenmesidir. Fakat bu o kadar kendine özgüdür ki diğer portal yapılarıyla hiçbir ortak yanı yoktur. Burada ön cephe yani giriş cephesi yükseltilerek son cemaat mahallinin tonozlarını kapatacak bir seviyeye ulaştırılmış ve bu duvar üzerine tuğla ve taş malzemenin alternatif kullanımıyla cepheye dekoratif bir özellik kazandırılmıştır. Literatürde bu türden oluşumlara kalkan duvar da denilmektedir. Bu dekorasyon çok çeşitlidir. Meandır motifleri, kaz ayağı, sarmallar, yabalar, v.s. gibi geometrik motifler belli bir düzen içinde gerçekleştirilmiştir. Kapı ve pencere söveleri ve kenarları  yine bu malzeme ile çevrilerek mimariye egemen olan tek düzeliğin kırılması amaçlanmıştır. Bazı camilerde bu cephe üzerinde nişlerin, pencerelerin ve kitabenin bulunduğu bir taş yeralmaktadır. Böylece giriş cephesi mimariyi hareketlendirmiş ve estetiksel bir özelliği bünyesine katmış olmaktadır. Bu cephe düzenlemeleri hiçbir zaman birbirinin aynı değildir. Her cephede farklı bir düzenleme vardır.
Bursa’ya özgü olan kalkan duvarlı cephe düzenlemeleri bünyesinde çok farklı etkileri, anıları taşımaktadır. Orta Asya Türk sanatını izlerini bile görmek olasıdır. Sasani, İran, Selçuklu anılarını da bulmamız etkileyicidir. Bu da bize gösteriyor ki Bursa’ya özgü olan bir uslub eski anıları bünyesinde toplayarak yeni bir senteze ulaşabiliyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder