Osmanlı
Mimarisinde Bir Bursa Uslubu
Bursa şehri
Osmanlılar döneminde yeni bir kimlikle karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı
Beyliği’nin şehirleşme stratejisi kendine özgülüklerle doludur. Mahallelerden
oluşan bir yumak ve bu yumağın merkezini oluşturan Cami, onun yanında hamam ve
diğer mimari mekanların oluşturduğu bir karışım kentsel dokuyu meydana getirir.
Evler bu çekirdeği kuşatarak girift bir şekilde kentsel dokuyu tamamlarlar.
Daha sonraları bu merkeze bazı ekler (mesela sıbyan mektepleri ) yapılmış ve doku
iyice sağlamlaştırılmıştır. Hiç kuşku yok ki şehrin ve mahallenin çekirdeği
konumundaki yapı olan camilerde kendine özgü mimari yapılarıyla yukarıda
söylediğimiz yargıyı kuvvetlendirecek bir özellik gösterirler. Osmanlı şehrinde
şehrin merkezinde büyük ve heybetli bir selatin camisi görülür. Mahallelerde
ise yapısal ve mimari özellikleri farklı olan daha ufak, gösterişsiz fakat
kendi içinde estetiksel güzellikler barındıran kubbeli kübik camiler vardır.
İşte yazımızın esas konusunu oluşturan da bu yapılardır.
Osmanlı
Beyliği Bursa şehrini alıp Beyliğin merkezini yani başşehri Bursa yapınca
mimari çalışmalarında hızla arttığı görülmektedir. İlk başkent olan Bursa’da
yaratılan bu mimari yapılar kendine özgüdür. Bu özgünlüğün en önemli öğelerini
ise mahallelerde gerçekleştirilen kubbeli kübik camiler gösterir. Bu yapılar
sade ve gösterişten uzaktır. Cami mimari mekan olarak geniş kitleleri
bünyesinde toplamak üzere planlanan yapılardır. Çok farklı malzeme ile çok
farklı mekan yaratıları ile gerçekleşen cami mimarisinde ufak ölçekli ve bir
mahalle nüfusunun gereksinmeleri göz önünde tutularak gerçekleşen bu tür
yapıların Bursa’da yoğun bir şekilde yapıldığına tanık oluyoruz. Kubbeli kübik
bu yapıların ana malzemesi tuğla ve taş oluşturmuştur. Bu malzemenin alternatif
kullanımının getirdiği estetiksel özellikler bu tür mimarinin ulaştığı aşamayı
belirtmesi açısından ayrıca önem taşır. Kubbeli kübik yapılarda tek bir kubbe
ve onun önünde son cemaat mahalli bulunur. Son cemaat mahalli üç bölümlüdür.
Bunun üzeri tonozlarla örtülmüştür. Kubbeye geçiş elemanı olarak çoğu zaman
pandantifler kullanılmış olup bazen de tromp denilen geçiş elemanının tercih
edildiği görülür. İç mekanda mutlak bir mihrap ve minber vardır. Bazı camilerde
kadınlar mahfilinin bulunduğu gözlenmiştir. Bu tür camilerin en ilginç yerleri
girişte bulunan cepheleridir. Bu cephelerde değişik düzenlemeler yapılmıştır,
ve bu düzenlemeler Osmanlı Mimarisinde bir Bursa uslubunu doğurmuştur.
Bu uslubun en
önemli özelliği girişin adeta bir portal, yani anıtsal giriş mekanı olarak
düzenlenmesidir. Fakat bu o kadar kendine özgüdür ki diğer portal yapılarıyla
hiçbir ortak yanı yoktur. Burada ön cephe yani giriş cephesi yükseltilerek son
cemaat mahallinin tonozlarını kapatacak bir seviyeye ulaştırılmış ve bu duvar
üzerine tuğla ve taş malzemenin alternatif kullanımıyla cepheye dekoratif bir
özellik kazandırılmıştır. Literatürde bu türden oluşumlara kalkan duvar da
denilmektedir. Bu dekorasyon çok çeşitlidir. Meandır motifleri, kaz ayağı,
sarmallar, yabalar, v.s. gibi geometrik motifler belli bir düzen içinde
gerçekleştirilmiştir. Kapı ve pencere söveleri ve kenarları yine bu malzeme ile çevrilerek mimariye
egemen olan tek düzeliğin kırılması amaçlanmıştır. Bazı camilerde bu cephe
üzerinde nişlerin, pencerelerin ve kitabenin bulunduğu bir taş yeralmaktadır.
Böylece giriş cephesi mimariyi hareketlendirmiş ve estetiksel bir özelliği
bünyesine katmış olmaktadır. Bu cephe düzenlemeleri hiçbir zaman birbirinin
aynı değildir. Her cephede farklı bir düzenleme vardır.
Bursa’ya özgü
olan kalkan duvarlı cephe düzenlemeleri bünyesinde çok farklı etkileri, anıları
taşımaktadır. Orta Asya Türk sanatını izlerini bile görmek olasıdır. Sasani,
İran, Selçuklu anılarını da bulmamız etkileyicidir. Bu da bize gösteriyor ki
Bursa’ya özgü olan bir uslub eski anıları bünyesinde toplayarak yeni bir
senteze ulaşabiliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder