15 Aralık 2012 Cumartesi


Tarihi Eserlerimizi Korumak
Tarihi geçmişe sahip çıkmak toplumlar için vazgeçilmezdir. Geçmişini geleceğe taşıyan toplumlar yaşar. Genç kuşaklar bu yolla eğitilir. Aynı zamanda bu değerler toplumların belleğidirler. Onları korumakla geçmişimizi,  tarihimizi diri tutarız.
Dünyamızda bizim gibi zengin bir kültürel miras edinmiş az sayıda ülke bulunuyor. Böylesi bir olgu beraberinde bir sürü sorumluluğu da getiriyor. Bu topraklarda sayısız uygarlık, kavim, insan toplulukları yer aldı. Bunlar maddi verilerini Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar götürdüler. Dünya üzerinde ilk köyler burada oluşturuldu. İlk tarım bu topraklarda yapıldı. Koyun, köpek gibi bazı yabani hayvanlar burada evcilleştirildi. Burada kuruldu ilk modern kentler. İlk para burada basıldı. Daha birçok ilk yaşandı bu topraklarda. Çünkü bu topraklar sentez yaratan bir özelliğe sahipti. Her yeni gelen kültür eskisinin üzerine oturduğunda onu reddetmeyip beraber yeni bir senteze kucak açıyordu. Bugün bile bunun izlerini çok canlı görüyoruz Anadoluda. Bazı köylerimizde Hitit çağının izlerini taşıyan evlerimiz var. Yine bazı yörelerimizde  gelenekler ve folklorik izler binlerce yıl öncesine gidiyor. Köylerimizin tarihi geçmişi çok eskilere dayanıyor. Kentlerimiz keza aynı.
Bursa tarihi neredeyse onbinlere ulaşıyor. 400 binyıl öncesinde yaşamış insan izleri daha yakın zamanda Uludağ’ın eteklerinde bulundu. Birçok köyümüz miladdan öncesine uzanan geçmişlere sahip. Hal böyle olunca üzerimize düşen sorumluluk bir hayli artıyor. Köylerimizi ve kentimizi korumak zorlaşıyor. Sadece Osmanlı eserlerini değil daha eski kültür varlıklarını da korumak zorundayız. Bırakın Bizans eserlerini, günümüzde Selçuklu döneminden kaç eser yaşıyor Bursa il sınırları içinde. Oysa bir zamanlar İznik Selçuklu Sultanlığının başkentiydi. Bursa’mızı kuran Bitinlerden ne kadar kültür mirası günümüze ulaştı, bilinmiyor. Şimdi size daha ilginç bir şey daha söyleyeceğim; Osmanlı eserlerini acaba ne kadar koruyabildik? Kentimizde son yıllarda restorasyonlar (onarımlar) büyük  bir ivme kazandı. Fakat bu onarımları nasıl gerçekleştirdik acaba? Tarihimize sahip çıkabildik mi?







‘’Restorasyon; bir mimari eseri, bir tablo veya bir heykel gibi herhangi bir sanat eserinin zamanla veya başka bir nedenle zarar görmüş, bozulmuş kısımlarını, o eserin sanat değerine ve eski şekline zarar vermeksizin sanat bakımından tamir ve ıslah (rehabilite) etmektir. Normal bir tamirden çok farklı olan ve “bozmadan onarmak” şeklinde tanımlanan restorasyon, büyük bir bilgi ve uzmanlık işidir.’’ Restorasyonlar ihale kanununun kısıtlı çerçevesinde ve inşaat firmalarının gözetiminde gerçekleştirilemezler. Çünkü sanat eserlerini restore edenler de aynı zamanda birer sanatçıdır. İşin erbabı olan ustalar yılların bilgi birikimine ve deneyimine sahip kişilerdir. Onlar ihale kanunu çerçevesinde fiyatlandırılamazlar. Hal  böyle olunca yapılan restorasyonlarda birçok olumsuzlukları bünyesinde topluyor. Daha geçenlerde gazete sayfaları Yeşil Türbe onarımlarında çini karoların düzensiz ve yanlış uygulamalarının fotoğrafları ile kaplıydı. Bu kabul edilmez bir olay. Bakın size daha ilgincini söyleyeyim; herhalde dünya tarihinde dışarıdan merdiven olan tek kale kentimizde bulunuyor. Orijinalinde olmayan bir unsuru tarihi esere eklemleyemezsiniz. Tarihi eseri bozamazsınız. Ha bu yapılırsa ne olur. Tam anlamıyla yeni bir mimari yaratmak olur ki yapılan da budur. Bursa’da restorasyon yapılan birçok Osmanlı mimari eserinin hem duvar örgülerinin hem de mimari bütünlüğünün bozulduğunu söyleyebiliriz. Oysa Osmanlı mimarisinin en karekteristik özelliklerinden biri duvar örgülerinin özgünlüğüdür. Kentimizde Osmanlı dönemine ait birkaç ev dışında özgünlüğünü koruyan ev bulmak neredeyse imkansız. Daha yakın zamanlara kadar birçok eski ev kentimizde boy gösteriyordu. Şimdi moda eski evleri yıkıp yerine eski görünümlü evler yapmak. Birde bunun adına restorasyon deniyor. Restorasyonlara kentimizde çok önemli bütçeler ayrılıyor. İyi niyetli yaklaşımlar sergileniyor. Bunları da ayrıca değerlendirip alkışlamak gerekli. Tarihimize ve tarihi eserlerimize daha bilinçli gözler ile bakıp, onları yaşatmak dileğiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder